Sibel: Avukat olup kadınların, çocukların yoldaşı olacağım

Evrim Kepenek 22 Kasım 2021 Türkçe
Facebook Twitter Google

Muğla Milas’ta, kendisini seks işçiliğine zorlayan, tecavüz eden ve sistematik şiddet uygulayan çeteye karşı mücadele başlatan Sibel Y. faillerden Mutlu E.’nin tutuklanmasını sağladı.

TIKLAYIN – “Başka kadınları da kurtarmak istiyorum”

Yaklaşık iki yıldır, çeteye karşı verdiği mücadele ile şiddet gören kadınlara örnek olan Sibel, şimdilerde hukuk okuyup erkek şiddetine karşı mahkemelerde mücadele eden kadın ve çocuklara destek vermek istiyor.

“Acımı kucakladım, mücadeleye başladım”

“Delillerimi ve kanıtlarımı tek başına topladım. Beni çok yoran ve defalarca travmaya götüren süreç burada başladı.

“Bana yönelik organize saldırı Mart’ta gerçekleşti. Ben Nisan’da savcılık aşamasındaki dosyama baktığımda, içinde hiçbir kanıtın, delilin olmadığını gördüm ve kendi kendime şöyle bir karar verdim.

“Ben bir acı yaşadım, acımı kucağıma aldım sırtıma koydum dedim ki ‘Sibel, Türkiye’de yaşıyoruz. Bu ülkede kadına şiddet var. Kolundaki acıyı, bedenindeki acıları bir süre umursama, oturup ağlamak yerine kalk hakkını ara. Oturup ağlamanın, sızlanmanın zamanı değil. Halen seni yargılayan, suçlayan, sana  inanmayan insanlar var. Kalk yaşadıklarını kanıtla.’

“Tam olarak bunları düşünerek mücadele etmek için ayağa kalktım. Hukuki süreç için delilleri toplamaya başladım.

“Dosyada deliller olması için çalışmaya başladım. Tanıkları buldum. Teknik tanıkları buldun. Sesimi duyurmaya çalıştım. Başka kadınların ulaşmasını için çağrı yaptım.

‘Kadınların kendilerini kanıtlamak zorunda kaldığı bir sistemdeyiz’

“En zoru, en acılı halimle hastaneye gittim. Olaya dair darp raporu aldım. Kadınların kendilerini kanıtlamak zorunda kaldığı bir ülkede ve adalet sisteminde yaşadığımı bildiğim için tüm raporlarımı detaylı aldım. Doktorların hepsi çok ilgilendi.

“Kanıtları toplama süreci benim için yorucu oldu. Yeri geldi uyumadım. Yeri geldi sabahlara kadar çalıştım. Bana karşı suç işleyen erkeğin tehdidine maruz kaldım.

“Deliller defalarca kaybedildi”

“Dosyama tam üç kez delilleri koydum, üç kez bu deliller kaybedildi. Bu da çok yorucu oldu. Bu anlamda kadıların gerçekten güçlü olmaları, yılmamaları, erkek yasasına karşı güçlü durmaları gerekiyor. Kadınların kendi içlerindeki güce inanarak hareket etmeleri gerekiyor.

Kolluk kuvvetleri

“Asla bir destek görmedim. İnanın bu davada en başından en sonuna kadar kolluk kuvvetlerinden hiçbir şekilde ne yardım ne destek gördüm. Hatta görevliler akıl sağlığımın yerinde olmadığını iddia ettiler.

“Dosyalardan delillerimi çıkardılar, elimdeki doneleri almak istediler. Hele olay gecesi bana yardımcı olduklarını hiç söyleyemem.

“Hastaneden gelirken iki jandarma “O sen bir de adamdan para istemişsin” dediler. O halimle fail Mutlu E.’e saldırmama neden oldular.

“İşte bu kadar bilinçsiz bir kolluk kuvvetleri var. 6284’ü alamayacağımı, böyle bir hakkım olmayacağını söylediler.

“Kolluk kuvvetlerinin erkek şiddeti gören bir kadına karşı nasıl davranması gerektiği konusunda psikolojik ve hukuksal eğitimlerinin eksik olduğunu düşünüyorum. Seni yargılarken erkek faili korumaya çalışıyorlar.

“Bu nedenle eğitim almaları gerektiğini düşünüyorum. Seni bekleme odasına koyup önüne bir bardak su koyup, ara ara gelip yargılayacağı şekilde konuşup failin üzerine yollamak gibi bir erkek bakış açısıyla yaklaştıklarını söyleyebilirim. Ben defalarca kendileri hakkında suç duyurusu yaptım. CİMER’de yazdım.

“Bu görevliler erkek şiddeti gören kadına nasıl yaklaşması gerektiğini bilmiyor. Nasıl bir ruh haline sahip olduklarını bilmiyor. Bu nedenle eğitim almaları gerekiyor.

“Kısacası benim davamda hiçbir şekilde yardım etmediler. Benim dosyamda sadece savcı ile kolluk güçleri arasında klasik yazışmalar vardı, bunun dışında bir şey yoktu. Bu nedenle ben kendim araştırdım, kolluk güçlerinin önüne koymak zorunda kaldım.

“Kısacası Türkiye’de erkek yasasına karşı bir kadının direnmesi için çok sağlam bir iradesi, kırılmaz inadı, bitmek bilmeyen gücü olmalı.

“Savcıya defalarca gidip ‘Bu erkek neden tutuklanmıyor?’ dediğimde. Bana ‘delil yok’ diyordu. Oysa deliller vardı. Bir şekilde dosyadan kayboluyor veya deliller çıkartılıyordu o dosyadan. Sonradan bu savcı hakkında HSK’ye suç duyurusu yaptım.

“İlgili bakanlıklara durumu bildirdim. Bu süreç beni çok yordu ve travmalara neden oldu. Savcının olayın üstüne gitme gibi bir derdi olmadığını anlamıştım. Ona bunu söylediğimde bana ‘sorunlu kız’ muamelesi yaptı.

“Ben kendim savcıya hukuk diliyle konuşmaya başladım sonrasında. Türk Ceza Kanunu (TCK) kitabı aldım oradan çalışıp derdimi anlatmaya başladım. Yasalarımı bildiğimi fark edince onlar da sesimi duymak zorunda kaldı.

“Savcı hakkındaki şikayetlerimiz de sonuç verdi. Hakkında soruşturma açıldı. Kendisi ‘dosyadaki delillerin nasıl kaybolduğu’ konusunda bir yanıt veremedi. Dosyamdan alınmasını istedim. Adalet Bakanlığı ondan dosyayı aldı ve başka bir savcı verdi. Ancak dosyamda böyle ilerleme kaydedebildik.

Dava tarihini öğrendiği gün

“Nihayet verdiğim hukuk mücadelesi sonucunda dava tarihimi öğrendiğim gün şaşkın, çok mutlu ve inanamaz bir haldeydim. Dedim ki “Bak başardın” kendime. Deliller karartıldı, bir sürü bir şey oldu, uğraştın ama oldu. ‘Sibel sen başardın’ dedim. Kadın örgütlerinden, avukatlarımdan destek gördüm.

‘İlk kez mutluluktan ağladım’

“Sayısız başvurumun, mektuplarımın işe yaradığını gördüm. İlk kez mutluluktan ağladım. Evet yüzleşme olacak benim için, ilk yüzleşme. Bana şiddet uygulayan erkeğin gözlerine bakarak bana bunu yapan erkeğin gözlerine bakarak ‘sen bana bunu yaptın, yargı yoluyla bunun hesabını ödeyeceksin demek’ istedim.

“Yaptıklarının cezasız kalmayacağını söyleyecektim. Bu benim için acı bir yüzleşme olacaktı ama ben bu yüzleşmeyi hak ediyordum.

“Davanın açılacağını duyduğum gün ona hesap soracaktım. Kendimi çok daha güçlü hissettim. “Ben bu yola çıktım ve büyük bir başarı elde ettim’ dedim, kendimle onur duydum bu anlamda bir çok kadının da bu yoldan dönmemesi gerektiğini düşünüyorum.”

“4 Mart 2020 olayı yaşadığım tam bir yıl üzerinden geçmişti. 1 Mart 2021’de avukatım Eren Keskin arayıp, bana şiddet uygulayan erkeğin Mutlu Erbey’in tutuklandığını söylediği gün.

“Sevinç çığlığı attığımı hatırlıyorum. Gerçekten ilk kez içimde çok büyük bir ümit yeşerdi. Ben hep umudun renginin mavi olduğuna inanırım. Benim için hep karanlıktı bu olay, her adımın bir başarısızlıkla sonuçlanıyordu ama o gün bir ışık sızdı. Derin karanlığı ikiye böldü bu ışık. Dedim ‘başardın Sibel’ dedim. Abimi, sevdiklerimi aradım, tutuklandığını söyledim.

“3 saat mutluluktan ağladım. Mutluluktan ağlamaktan sesim kısıldı. Öyle bir duygu ki diyorsunuz ki ‘ben çok uğraştım emek verdim ama adamı hak ettiği dört duvar arasına göndermeyi başardım. Artık özgür değil başka kadınlara zarar veremeyecek’ dedim.

“Ben acı çekerken bana şiddet uygulayan adam hayatında bir şey olmamış gibi dolaşıyordu. Ben içim yana yana, kanaya kanaya onun özgürce gezmesine tanık oldum tam bir yıl. Tutuklanması benim için yeniden doğuştur. O tutuklanınca ben yeniden doğmuş gibi oldum.

“Ben onun özgür olmadığını bildiğim için daha bir güçlendim ve kendimi güçlü hissettim.

‘Kadınlar kendilerine inanmayanlara karşı da mücadele ediyor’

“Bu tarz saldırılarda kadınlara inanmayanlar oluyor. Sürekli kadınları aşağılayan bir toplumda yaşıyoruz. Etek boyuna göre, konuşmasına göre, yürüyüşüne göre kodluyoruz kadınları.

“Ona bir sıfat bir yük yüklüyoruz. Bu da kadınları değersiz hale getiriyor, şiddeti normal gibi görüyor toplum. Bunlar kadınları çok zorluyor ama onlar ne kadar inanmıyorsa kadınlar da bunun üzerine gitmek zorunda kalıyor.

“Kadınlar hep kendisini kanıtlamak zorunda kalıyor. Ailede babaya, sonra kocaya, oğula kanıtlama hep bir kanıtlama derdinde kadınlar. İşe girersin, kadınsın yapamazsın derler, ona karşı bir kanıtlama.

“Yasaları erkeğin yaptığı bir toplumda kadınların sürekli kendisini kanıtlamak zorunda kaldığını görüyoruz. Şiddet gören kadınların tam bu nedenlerle asla kırılmayacak bir dirençle mücadele etmeleri gerekiyor. Onlar inanmadı. ben daha güçlendim. Bana inanmadıkları her adım beni daha da güçlendirdi.

“Kadınlara şunu söylemek isterim. Size kimseye inanmayabilir ama siz kendinize inanın. Bir kadın kendine inanırsa zamanla o kadına herkes inanacaktır. Tarihte bunun örneği var. Sana inanmazlar ama sen kendine inan.

“Benim şiddet yaşayan kadınlara şöyle bir mesajım var. Hayattan kopmayın. kendinizi yalnızlaştırmayın. Ayağa kalkmaları lazım. dimdik olmaları lazım. Ben şuna inanıyorum. ben binlerce psikoloğa gitsem. ben kendimi iyileştirmeye çalışmazsam beni kimse iyileştirmez. Bana on binlerce ilaç içirseler yine de uyandığımda aynı sorunları yaşayacağım.

“O nedenle önce kendi gücüne inanıp hareket etsinler. Nefes aldıkları sürece bir mucizenin içindeler ve mücadeleye devam etsinler. Nefes aldıkça umut mücadele vardır. Ben buna inanıyorum. Sen kendini iyileştirebilirsin etrafındakiler sana destek olabilir. Kendilerini iyileştirecek anahtar kendi ellerinde.

“Kendi içimizde bir parmaklık kuruyoruz kendi gücümüzün farkında varıp o parmaklıkları kırıp kendi özgürleşmemizi sağlayabiliriz.”

“Ben hukuk fakültesine hazırlanıyorum. Özellikle çocuk istismarı ve erkek şiddeti davalarına bakmak istiyorum.

Ağır ceza avukatı olmak istiyorum. Kadınları ve çocukların yoldaşı olmak istiyorum. onların dava arkadaşı olmak istiyorum. Onların direnci güç kaynağı olmak istiyorum. Onlarla birlikte mücadele etmek istiyorum. o yüzden geleceğin avukat adayıyım diyeyim.

Davadan beklenti

“En ağır ceza almasını bekliyorum. Emsal bir ceza almasını istiyorum. Türkiye’de erkek şiddeti davalarında failler için önce müebbet istenip sonra beraat kararı verildiğini gördük.

“Bana şiddet uygulayan erkeğin mahkemeden en üst sınırda en yüksek boyutta ceza almasını istiyorum. Bir değildi bana suç işleyen kişi bunların suç örgütü olduğu kabul edilesi mahkemenin bu yönde ağır cezadan talepte bulunmasını istiyorum.

25 Kasım mesajı

“Erkek şiddetine karşı mücadele sadece 25 Kasım’larla sınırlı kalmasını istemiyorum. Her gün şiddete karşı mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Şiddet kelimesini ortadan kaldırıp sevgi içeren cümleleri yazılmasını istiyorum her yere.

“Kadına şiddete hayır” cümlesi her yerde ve bunun yaygınlaştığını görüyorum. Kötü kelimeler değil bunun yerine sevgiyi çağrıştıran kelimelerle kadınları ifade etmeleri gerektiğini düşünüyorum.”

TIKLAYIN – Seks işçiliğine zorlanan Sibel: Asıl mücadele şimdi başlıyor

TIKLAYIN – Mutlu E. tutuklandı, yeni mağdur kadınlar var