Velvele: Ana akım yayıncılık anlayışına queer* müdahale

Evrim Kepenek
Facebook Twitter Google

LGBTİ+’ların anlatımları, şiirleri, edebiyatları, sesleri, şarkıları, müzikleri…Hepsini bir arada okuyabileceğimiz bir haber portalı daha var: Velvele

Şubat 2020’den beri, okurlara ulaşan Velvele, sosyal medya paylaşımlarıyla da dikkat çekiyor. Feminist mücadele, göçmen/mülteci hakları, ırkçılık, türcülük gibi konular da tıpkı LGBTİ+ mücadelesinin olduğu gibi Velvele’nin de gündemlerinden bazıları.

Site aynı zamanda, LGBTİ+’lar için kapsayıcı ve güçlendirici bir üretim alanı olarak ana akım yayıncılık anlayışına queer* bir müdahale de yapıyor. Velvele’nin editörleri Bawer Murmur, İlker HepkanerAri P. Büyüktaş anlatıyor.

“Queer ve feminist bir perspektiften işler üretiliyor”

Velvele ne zaman kuruldu ve hangi amaçla ortaya çıktı? Ekipten söz eder misiniz?

Bawer Murmur: Velvele 15 Şubat 2020’de yayın hayatına başladı. LGBTİ+’lar için yeni bir platform kurmak, haberlerin, raporların, istatistiklerin ötesinde, topluluğun içinden topluluğun gündemine dair yazılı üretim yapmak için yola çıktı. Bellek meselesine dair kayıt tutmak gibi bir motivasyonu vardı.

Kişisel bir blog olarak yürür, dâhil olmak isteyenler olursa da ne güzel olur diyordum ancak şaşırtıcı bir biçim ve hızla öngördüğümden/öngördüğümüzden çok daha büyük bir şeye dönüştü. Ari P. Büyüktaş ve İlker Hepkaner’in katılımıyla kemik kadrosu oluşmuş oldu.

Velvele bu isimlerin editörlüğünde, birçoğuyla yeni tanıştığımız yazar, çevirmen, sanatçı, şair, yönetmenin katkılarıyla sadece yazı, çizi değil, birçok alanda LGBTİ+ gündemine dair queer ve feminist bir perspektiften işler üretmeye başladı.

“Yayın dünyasında kendine yer bulamamış LGBTİ+’lara alan açıyoruz”

Yeryüzü Ağacı, Eflatun Koza, Şairlerin Şiirleri Dile Geliyor… Velvele edebiyat alanında çok fazla şey üretiyor, yazar ve şairlere alan açıyor. Neler söylemek istersiniz bununla ilgili? 

İlker Hepkaner: Velvele yola çıktığında, daha ilk günlerinde beni heyecanlandırmaya başlamış bir projeydi. Bawer “Yine Yeni Yeniden 90’lar” podcast’i vesilesiyle bizimle bir röportaj yapmıştı ve o söyleşinin verdiği güçle kapısını “Sitede edebiyat da olsa ne güzel olur” diye çaldım ve sonrası biraz çorap söküğü gibi geldi.

Türkiyeli şiir yazan LGBTİ+’ların dizelerine yer verdiğimiz, Arkadaş Z. Özger’in bir şiirinden adını alan Yeryüzü Ağacı ve daha önce Türkçede hiçbir eseri yayımlanmamış şairlerin şiirlerini çevirdiğimiz Lubunyaların Dizeleri Dile Geliyor serileri eş zamanlı olarak başladı. Ardından, bu iki serinin gördüğü ilgiden cesaret alarak öykü ve deneme yazan LGBTİ+’lara bir çağrı yaptık ve rahmetli Cahide Birgül’den adını alan Eflatun Koza hayata geçti.

Bu projelerin hepsi ve ileride yapacaklarımızın ortak bir motivasyonu var: Yayın dünyasında kendisine yer bulamamış, aramaya cesaret edememiş ya da nasılsa kimliğimden ötürü ciddiye alınmam diye düşünmüş ve bu yönde hiçbir adım atmamış LGBTİ+’lara bir alan açmak, onları desteklemek ve güçlendirmek.

Ayrıca kendimizin de süreç içerisinde öğrendiği kapsayıcı, her yazarı ve şairi ileriye götürecek bir editoryal sürecin geliştiğini, bu dizilerden verim alanların sadece yazar ve şairler olmadığını, bizlerin de sayısız şey öğrendiğimizi belirtmek isterim. Ne güzel ki birlikte üretiyor, bu üretimlere tanıklık ediyor ve birbirimizi güçlendiriyoruz.

Edebiyat çok uzun yıllardır LGBTİ+ için var olma ve hayatta kalma aracı oldu. Velvele buna ek olarak daha fazla LGBTİ+ yazar ve şairin varlığını görünür kılmaya çalışıyor ki katılımın fazlalığı ve katılımcıların heyecanı günün sonunda hepimizin yanına kâr kalan ve gurur duyduğumuz bir şey.

Umut ediyoruz ki tüm bu projeler ve Velvele’nin kendisi queer edebiyata önemli katkılar sunması ve daha fazla LGBTİ+’yı yazmaya teşvik etmesi en büyük hayalimiz.

“Politik güçlenmeye katkımız olur umarım”

Podcast ve video söyleşi (vodcast) de yapıyorsunuz. Yazının yanı sıra ses ve görüntüyü dönüştürmek, ana akım yayıncılık anlayışına queer bir müdahalede bulunmak olarak yorumlayabilir miyiz bu üretimleri?

Ari P. Büyüktaş: Sesli ve görüntülü içerik üretme konusundaki temel motivasyonumuz, güncel iletişim araçlarından faydalanarak farklı türden içeriklere alan açmak. Podcast yayıncılığı özellikle son birkaç yıl içinde ivme kazandı ve zaten ana akım yayıncılığın da kullanmaya başladığı bir mecraya dönüştü.

Öznel deneyimlerin paylaşımı, konuklarla yapılan sohbetlerin konuları gibi açılardan bakarsak elbette içerik bakımından ana akımdan farklı bir noktada duruyoruz.

Örneğin, Bawer’le gündeme dair konuları hem çok kişisel hem de çok katmanlı olarak sohbet formatında ele aldığımız Podcast serisi, tam da pandemi başladığı dönemde yayına başlamış oldu. Bu süreçte LGBTİ+’lar açısından durumun nasıl ele alınabileceğini tartışırken bir yandan da kişisel deneyimlerimizi aktarıyorduk. 1. sezon boyunca bu eksende ilerleyen yayına çok olumlu yorumlar geldi. 2. sezonda ise pandemiyi odağa almadan ama yine de var olan güncel koşulları da gözeterek sohbet etmeye devam ediyoruz.

Kişisel olan politiktir diye düşünerek bir müdahalede bulunduğumuzu söylemek mümkün. Öte yandan Vodcast yani video söyleşilerde LGBTİ+ topluluğun içinden sanatçılar ile hem kişisel hem de yaratım süreçlerini konuşuyoruz.

Görsel iletişimin çok ağır bastığı bir dönemde bu içerikler çok normal görülebilir ancak görünürlük konusunun var olan koşullardaki risklerini de göz önüne aldığımızda aslında konuklarımızın paylaşımları ve cesareti çok önemli bir güçlenme sağlıyor.

Bu açılardan baktığımızda, ana akım medya dışında alternatif diyebileceğimiz medya mecralarından da farklı bir noktada olduğumuzu düşünüyoruz. Tek bir görselin bile cesaret gerektirdiği bir ortamda sesimizi, görüntümüzü ortaya koymanın politik güçlenmeye bir katkısı olduğunu umuyoruz.

“LGBTİ+’ların seslerini çoğaltmayı arzuluyoruz”

LGBTİ+’lar için söz üretmek, söz üretebilecekleri bir platform oluşturmak dediniz… Orayı biraz daha açar mısınız? Neden LGBTİ+’ların kendi sözlerini üretmeleri önemli?

Bawer: LGBTİ+’lar egemenlerin hakkında en çok konuştuğu, anti propaganda ve söylem ürettiği topluluklardan biri. Hiçbir zaman merkezde olmamanın, dışarıda tutulmanın bedelini bizlere biraz da böyle ödettiler; sesimizi, sözümüzü çalarak, görünmez kılarak ya da çarpıtarak.

Uzun yıllar söz üretebildiğimiz alanlarda da heteronormatif ve fobik bakış açılarına maruz kaldık. Yukarıda İlker’in de dediği gibi birçok LGBTİ+ yazar ve şair, yayın dünyasında var olabilmek, kitaplarını yayımlatabilmek için onlara dayatılan dili kullanmak, çizilen sınırlar içinde üretimler yapmak zorunda kaldılar.

Sinemacılar, tiyatrocular, sanatçılar, aktörler ve gazeteciler de keza. Neyin haber değeri olduğuna karar veren o hetero, cis, erkek akıl, neyin yayınlanabilir olduğuna da karar verdi.

LGBTİ+ mücadelesi Stonewall İsyanıyla sadece sokağa çıkıp görünürlük kazanmadı, el konulmuş, işgal edilmiş sesini de geri aldı. O ses, başka insanlara cesaret verdi, vermeye devam da ediyor. Bu nedenle kendi sesimizi çıkarmak, sözümüzü üretmek sadece bizler için değil, bu sesin/sözün ulaşacağı başka LGBTİ+’lara vereceği cesaret ya da yalnız olmadıkları hissi için bile çok değerli. Ancak LGBTİ+ artık bundan çok daha fazlasını talep etmeye cüret ediyor artık.

Velvele bu cesaretten güç alarak sürdürüyor çalışmalarını ve hem Türkiye’deki LGBTİ+’ların hem de Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan ve göçmen/mülteci olarak yaşamaya başlayan LGBTİ+’ların özgürlük ve eşitlik mücadelelerine ses olmak, sözlerini duyurmak ve çoğaltmayı arzuluyor.

Medya itirazı

Yaygın basının LGBTİ+ haberlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bawer: Değerlendirmiyoruz! (Gülüyor) Yani artık dilimizde tüy bitmesine, LGBTİ+ derneklerinin sayısız yayınına, eğitimine, şikayetine rağmen fobik ve ayrımcı bir dil kullanmaya devam eden, LGBTİ+’ları kriminalize etmekten pornografik bir haz alan, hak mücadelemizi görmezden gelip sansasyon peşinde koşmak dışında pek işlevi kalmamış yaygın medyaya diyecek sözümüz kalmadı.

Velvele bir haber sitesi değil ancak LGBTİ+’ların üretimlerini ve sözlerini görünür kılmak için uğraşan bir platform. Bu nedenle, yaygın basında asla yer bulamayacak aktivistleri, sanatçıları, dernekleri ve olayları sayfalarına taşıyor, sosyal medya hesaplarından takipçileriyle paylaşıyor, bu isimleri ve üretimlerini dolaşıma sokmaya uğraşıyor.

Yaygın medya elinde hâlâ büyük bir gücü bulundursa da artık şartlar bizleri onlara mahkum etmiyor neyse ki. Velvele biraz bunun da altını çizerek var oluyor.

Ari: Ana akıma alternatif olma iddiasındaki muhalif medyaya dair de bir şeyler söylemek gerek sanki. Velvele, bu “alternatif” mecralardaki LGBTİ+’lara dair bakış açısının da mücadeleye ve eleştirilere rağmen büyük bir inatla değişmemesine de bir itiraz aslında.

LGBTİ+ örgütleriyle bu kadar yakın temas kurup hâlâ fobik bir dil kullanan, pozitif gelişmeleri görmezden gelen, sadece felaketlerle LGBTİ+’ları gören bu sorunlu algı yaygın medyadakinden daha yaralayıcı olabiliyor çoğu zaman.

Transfobik, kadın düşmanı insanlar sırf “muhalif” oldukları iddiası nedeniyle bu platformlarda yer bulabiliyorlar. Muhalif medya feminist ve LGBTİ+ mücadelelerini işine geldiğinde duymazdan gelmek konusunda yaygın medyadan daha sinir bozucu reaksiyonlar gösteriyor.

Instagram: www.instagram.com/velvelenet Twitter: https://twitter.com/velvelemelvele

Spotify: https://open.spotify.com/user/0spun8pjixdd3chm82v8kfopj?si=86qYFhCnSf6MF7JuqdGfwA

YouTube: https://www.youtube.com/channel/UCcIRprmIUYRHtSmz2pW48Pg

*Kuir veya Queer, heteroseksüel veya ikili cinsiyet sistemine uymayan, cinsiyet kimliği, cinsel yönelim veya her ikisini de içine alan bir şemsiye terimdir. LGBT tanımlarını tekrar yapan; bunların cinsel olduğu kadar sosyolojik, entelektüel ve politik açılımlarıyla tarihsel, kültürel gelişimlerini de anlatan teori.