Çiğdem Toker: Savunma sporu öğrenmiş olmayı isterdim

Evrim Kepenek
Facebook Twitter Google

“Uzun yıllar bakanlık yapmış AKP yöneticisi Hüseyin Çelik ile bir televizyon programına birlikte katılmıştık. O sıralarda anlatılan bir durumu soru olarak sormuştum. Konu, iktidarın bürokrasideki partizan tutumuna dairdi.

“Ankara’da Cuma namazlarına katılımda büyük artış olduğu, yerlerini korumak ya da terfi etmek isteyenlerin Cuma namazı çıkışında kimliklerini özellikle düşürmüş gibi bıraktığını, böylece cumayı aksatmayan biri oldukları havası yayarak kendilerini korudukları söyleniyordu.

“Ben bunu canlı yayında anlatıyorum bir de. Çelik yüzüme alaycı bir gülüşle bakarak  ‘Siz Cuma namazını nereden bileceksiniz?’ dedi. O soru ve yaklaşım birden fazla ayrımcılığı ve üstüne küçümsemeyi içermesi bakımından ilginçti. Ben de kendisine bir camide ne olup bittiğini öğrenmek için cumaya gitmek gerekmediğini söyledim.”

Gazeteci Çiğdem Toker, mesleğini yaparken karşılaştığı cinsiyetçi tavrı bu anekdotla hatırlıyor. Türkiye’deki eleştirel finans haberciliğinin öncü isimlerinden olan Toker hakkında bu yazıları dolayısıyla bazıları astronomik tutarlarda olmak üzere çok sayıda maddi ve manevi tazminat davası açıldı.

Cumhuriyet Vakfı’nın yönetim değişikliğinin ardından 2013’ten bu yana yazdığı Cumhuriyet’ten ayrılan Toker, Eylül 2018’den bu yana Sözcü’de yazıyor.

Çalıştığı medya kurumlarında direkt olarak kendisine yönelik bir cinsiyetçi veya ayrımcı tavır görmediğini söyleyen gazeteci Çiğdem Toker’le Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü vesilesiye söyleştik.

İktidar toplumsal cinsiyet rolleri yeniden üretiyor

Türkiye’de giderek artan ve görünür olan erkek şiddetinin nedenleri sizce nelerdir?

Birbirini kötücül olarak besleyen bir nedenler döngüsü var. Toplumdaki erkek egemen yapı, şiddete onay veren dinsellik, bu dinselliğin toplumsal yapıdaki ağırlığı ve nihayet bunları her gün yeniden üreten “erkek” siyaseti.

İktidarın ülkeyi yönetme tarzı, dili şiddetini çoğalmasına hizmet ediyor. Son günlerde boşandığı kadını çocuğunun doğum gününde ve onun gözlerinin önünde öldürtmüş organize suç örgütü lideri gündemde.

Bu kişinin ana muhalefet partisi liderini açıktan tehdit edebildiği ve tehditlerin hemen ardından iktidar ortağının bu kişiye sahip çıktığı, onun üzerinden bütün muhalefete parmak salladığı bir ülkede yaşıyoruz.

Düşünün ki, yüzbinlerce evde Kurtlar Vadisi, Çukur gibi diziler hipnotize olmuş gibi izleniyor. Bu yapımlara milyonlar harcanırken, erkek oyuncuların el üstünde tutulup reklam yüzleri olduğu bir sosyo kültürel ortam. Daha ne olsun. Velhasıl iktidar ilişkileri ve dozu giderek artan milliyetçi söylem geleneksel toplumsal rolleri her gün yeniden üretiyor.

“Cinsiyet eşitliğine karşı çıkan bir iktidar var”

AKP’li yetkililerin söylemlerinin kadın erkek eşitliği üzerine nasıl etkileri oluyor sizce?

AKP kökleri gereği, kadını daima aile müessesesi içinde konumluyor. Bir kadın ne kadar anne ve eş formundaysa o kadar makbul yani İktidar ilk zamanlarında tıpkı Avrupa Birliği (AB) üyeliği gibi kadın meselesinde de takiye yaptı. Eşitliği çok önemsiyormuş gibi davrandı.

Bugün toplumsal cinsiyet eşitliğini değil kabul etmek, bu kavrama, bu kelimelerin yan yana gelmesine bile tahammülü yok.

Bu nedenle herhangi bir kurumda yerel yönetimde toplumsal cinsiyet eşitliğini önceleyen adımlara derhal ve sert biçimde karşı çıkıyor. Bu direnç erkek şiddetine uğrayan kadınların koşullarını daha da güçleştiriyor. Bir de ekonomik şiddet var tabii. Kadınlar birçok sektörde erkeklerden daha düşük ücret alıyor.

“Feminizm her geçen gün derinleşiyor”

Toplumsal cinsiyet anlamında bir dönüşümü sağlamak için ne yapmak gerekiyor?

Kadınlar, kadın örgütleri STK’ler bana göre yapabileceklerinin maksimumunu yapıyor.  Ses yükseltmekse ses yükseltmek, meydanlarsa meydanlar, dayanışmaysa dayanışma..  Öte yandan Türkçe feminist edebiyat da her geçen gün zenginleşiyor ve derinleşiyor.

Dönüşümün yaygın ve etkili hale gelmesi, siyasetteki değişimle mümkün olacaktır. Erkek olan siyasette antidemokratik yönetim, bütün kurumlara eylemli olarak yansıyor çünkü.

“Öz savunma mekanizmalarını geliştirmeliyiz”  

Şiddetle karşılaştığınızda ne yaparsınız ne tepki verirsiniz?

Kamusal bir alandaysam sesimi yükselterek çevrenin tanık olmasını sağlar, sonra da adli işlemlere başvurup suç duyurusunda bulunurdu.

Şiddetten kendinizi korumak için ne gibi pratikler geliştirdiniz?

Özel bir pratik geliştirmiş değilim. Kendimi şiddet tehdidi altında hissetmiyorum ama bu benim öznel durumum. Ve Türkiye’nin bütününde kadınlara yaşatılan cehennemi, sıradan faşizm gibi sıradanlaşmış tehdidi ve atmosferi temsil etmiyor. Şiddetle karşılaşmamış olmamın, koşullar, gündelik hayat ritmi ve biraz da yaşadığım şehirle ilintili olduğunu düşünüyorum, biliyorum.

Ama şunu söylemeliyim; Kickbox ya da bir savunma sporunu öğrenmiş olmayı isterdim. Benim başıma gelmese bile olur da rastlarsam bir kadın kardeşime yardımcı olabilmek için. Kadınların şiddet karşısında kendilerinden beklenmeyen, alışılmadık hamlelerde bulunduğu, fiziksel tepkiler verip saldırganı şoka soktuğu, canını yaktığı olayları öğrendiğimde mutluluk duyuyorum. Öz savunma mekanizmalarını mutlaka geliştirmemiz lazım.

Son olarak ne eklemek istersiniz?

Haber yaparken bu siyaset dilinin şiddetin bir sebebi olduğunu ve erkek şiddetinin siyasi bir sorun olduğunu her fırsatta hatırlatmamız gerekiyor.

Bilgileri wikipedia’dan aldık.

Çiğdem Toker hakkında

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı’nda başladı.

Günaydın, Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde kültür sanat, adliye muhabiri olarak stajlar yaptı.

1988’de Anadolu Ajansı’nın açtığı sınavları kazanarak, Devlet Güvenlik Mahkemesi ve yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde, 1993-2008 döneminde de aralıksız 15 yıl Hürriyet gazetesinin Ankara Bürosu’nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı.

Vergi, enerji, kamu ihaleleri, özelleştirme, rekabet politikalarını izledi. Bu dönemde TBMM’de bütçe, mali mevzuat ve 2001 kriz sürecinde çıkarılan kanunların Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki yasama süreçlerini haberleştirdi. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası toplantıları yurt dışında izledi.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı.

T24’ün ilk yayınlarında OECD’nin hazırladığı “Futbolda Kara Para Aklama” raporunu tercüme ederek dizi yazısıyla yer aldı. 2009-2013 arası Akşam gazetesinde köşe yazarı ve Ankara temsilcisi olarak çalıştı. TMSF’nin Türk Medya Grubu’na el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013 yılında Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladı. Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin uzun süreler tutuklu yargılandığı hukuksuz Cumhuriyet’i susturma dava sürecine yakından tanıklık etti.

Kitapları şöyle:

  • Adım da Benimle Beraber Büyüdü, Doğan Kitap, 2008
  • “Türkiye’de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı – Şehir Hastaneleri” kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018
  • Kamu İhalelerinde Olağan İşler, Tekin Yayınevi, 2019