Avukat Hülya Gülbahar: Medeni Kanun için her an tetikteyiz

Evrim Kepenek 22 Mart 2022
Facebook Twitter Google

Haberin İngilizcesi için tıklayın

İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü söyleşileri kapsamında bugün (22 Mart Salı), çevrimiçi söyleşi düzenledi.

Bir yıl önce İstanbul Sözleşmesi’nin iptali kararının Avrupa Konseyi’ne bildirildiği gün olan 22 Mart’a da atıf yapılan söyleşide, Prof. Dr. Feride Acar, EŞİK’ten Avukat Hülya Gülbahar, gazeteci -yazar Berrin Sönmez ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turgut Tarhanlı konuştu.

Acar: CEDAW kadınların insan haklarının anayasası

Prof. Dr. Feride Acar, CEDAW’ın önemine değindiği konuşmasında şunları söyledi:

“Dünyada kadınlara yönelik şiddetin kadın oldukları için uygulandığı CEDAW 19. Tavsiyesi ile söylendi. Kadınlara yönelik şiddetin geçen yüzyılda nasıl birtakım aşamalar geçirdiği malum.

“Bu konuda şiddetin özel alan değil kamu alanı olduğu kabul edildi. İnsan yaklaşım yerine haklar temelli bir yaklaşıma geçilmiş oldu.

“Bu konunun bir insan hakları ihlali olduğu yönünde uluslararası camiada görüş birliği oluşmuştur. Bu konularda yasal bağlayıcılığı olan Sözleşmeler var İstanbul sözleşmesi gibi… Ama bunların gelişmesi için belgeler de var devletler tarafından kabul edilen.

“CEDAW kadınların insan haklarının küresel anayasası olarak biliniyor. Kadınlara yönelik şiddet doğrudan CEDAW içinde yer almasa da bunun dünyada olgusal olarak yer alması CEDAW komitesine verilen raporlarla kaydedildi.”

Gülbahar: Medeni Kanun’un yerine dini kuralları getirmek istiyorlar

Avukat Hülya Gülbahar da Medeni Kanun’da yapılmak istenen değişikliklere ilişkin konuştu. Gülbahar şöyle dedi:

“Medeni Kanun’un değiştirilmesi için ataklar devam ediyor. Şu anda da çok ciddi saldırılar altında Medeni Kanun.

“Birtakım platformların amacı Medeni Kanun’un değiştirilmesi yönünde. Bu çevreler aile reisliğinin geri getirilmesi erkeğin reis olması aile mahkemelerinin lav edilmesi hatta medeni kanunun yerine dini kuralların gerçekleşmesini savunuyorlar. “Sadece bu kesimler değil bu kesim aslında geniş bir kesim.

“Mesela yoksulluk nafaka tartışması konusunda bir paket tartışması yapılıyor. ‘Yasalar uygulansın’ dememizin arkasındaki en önemli nokta bu. Yasalarda var zaten siz yasaları uygulayın. Medeni Kanun’da nafaka ile başlayıp ‘evin reisi erkektir’e kadar gidecekler. Boşanma Komisyonun raporuna bakmakta yarar var. O rapor şiddet yasasında değişiklikleri listeliyor ve iktidara yol haritası sunuyor.

“İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırıldığı iklimi hatırlayınca değişen süreci hatırlayıp bu yol haritasını 3 ve 5’le çarpmak gerekir. Şimdilik nafaka meselesinin ertelendiğini düşünüyoruz ama bu sisteme güvenilmez. O nedenle her an tetikteyiz.

“Medeni Kanun yaşam biçimi demek toplumun bugünü ve geleceğini etkileyecek bir kanun. Buna dikkat etmeliyiz. Her an tetikte olmalıyız. Medeni kanuna müdahale edilmemesi için mücadele etmeliyiz asla izin vermemeliyiz.”

Sönmez: Türkiye hiçbir zaman laik olmadı

EŞİK adına konuşan gazeteci yazar Berrin Sönmez de şöyle dedi:

“Kemal Karpat’ın bir tespitini dile getirmek istiyorum öncelikle. Türkiye hiçbir zaman laik olmadı. Kemal Karpat’ın bu tespiti. O bildiğimiz klasik laiklik tanımlarında gördüğümüz din ve devlet işlerinin ayrıştırılması meselesinde.

“Başlangıçta evet din ve devlet işleri ayrılması yapıldı ama devlet din alanına egemen olmaya çalıştı mı? Türkiye’de en baştan itibaren evet. Diyanet İşleri’nin kurulmasıyla birlikte devlet din alanına otorite olmayı seçti. Türkiye hiçbir zaman laik olmadı. Tam da bu nedenle toplumda laiklik çok sorunlu bir alan olarak görüldü devletin dine müdahalesi olarak görüldü ama tek kusuru bu değildi.

“Bütün dünyada iki unsuru var laikliğin. Kamu kurumlarının laikleşmedi diğeri de hukukun laikleşmesi. Türkiye’de bunun dışında başka bir unsur getirildi mi sosyal hayatta özel alanda laiklik için uğraşılması.”

Tarhanlı: Muhalefet partileri Avrupa Konseyi’ne başvurabilirdi

Son olarak konuşan Prof. Dr. Turgut Tarhanlı da İstanbul Sözleşmesi’nin hukuken iptal edilip edilmeyeceği yönünde konuştu. Şöyle dedi:

“Cumhurbaşkanı kararı Meclis kararı gibi hemen kabul edilemez hukuken. Sözleşme’nin iptali döneminde, muhalefet partileri Avrupa Konseyine başvurabilirlerdi. Türkiye’de hukuken iç hukukta bunun hukuksuz olduğunu resen savunabilirlerdi.

“Şimdi Danıştay iptal yönünde karar verirse bu yeni bir gelişme, süreç olur. Bu yeni gelişmenin diplomatik kanaldan dile getirilmesi söz konusu edilebilir.”

NOT: Söyleşinin tamamını buradan izleyebilirsiniz. 

TIKLAYIN – İstanbul Sözleşmesi’nin tüm maddeleri…

TIKLAYIN – 7 Soru, 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Getiriyor?

TIKLAYIN – İstanbul Sözleşmesi nedir, ne değildir?

TIKLAYIN – “İstanbul Sözleşmesi 4 partinin de ortak fikriydi”